Sosyal Güncel
RİSALE-İ NUR'DAN İKTİSADİ PRENSİPLER 
Yayınevi: Yeni Asya Yayınlar
1. BÖLÜM:
GİRİŞ
  İktisadi gelişmeler toplumun diğer alanlarda gösterdiği gelişmelerden ayrı 
  olarak tekil bir halde düşünülemez. Çünkü eğer bir toplum gelişmiş ve medeni 
  bir ülke ise bu sadece o ülkenin ekonomik gelişmesinin sonucu değil aynı 
  zamanda o ülkenin ticari, hukuki, ahlaki, kültürel, dini, siyasi, örf ve 
  adetlerindeki inkişafının bir sonucudur. 
  Günübirlik gayeler peşinde ufku ve hedefi sınırlı bir insan olmayan 
  Bediüzzaman iktisadı kainattaki en esaslı unsurlardan biri olarak görür, ve 
  Allah'ın Hakim isminin bir neticesi olarak kainatta herşeyin iktisat prensibi 
  üzerine yaratıldığını ve hiç birşeyin israfa mahal olamayacak şekilde 
  yaratıldığını ifade etmektedir. 
A) İktisat Nedir? 
  
  - Fertlerin sonsuz sayıdaki çeşitli ihtiyaçları ile sınırlı imkanlar 
  arasında nasıl ahenk kurduklarını ve malların mübadelesindeki şartları 
  araştıran sosyal bir ilimdir. 
 
  - Şu unutulmamalıdır ki mübadele imkanların ihtiyaçlara göre sınırlı 
  olmasındandır, eğer her fert her istediğine sahip olsaydı mübadele olmazdı.
  
 
  - İktisat nimetlere karşı bir şükür, israf ise Allah'ın nimetlerine karşı 
  hasaretli bir istihfaftır. 
 
B) Kainatta İktisat 
  
  - Hakim olan Allah'ın bu isminin tecellileri kainatta hiç bir yerde israfa 
  mahal bırakmaz, ta ki insanın pislik eli ona müdahale etmesin. 
 
  - İlahi kudret hiç birşeyi israf etmez. Her şey en kısa, en kolay, en hafif, 
  en faydalı şekilde cereyan etmektedir. 
 
  - İsraf Hakim ismine aykırı düştüğü gibi, iktisat da onun lazımıdır. 
 
  - Hayat Batıda kabul edildiğinin aksine bir mücadele değil aksine büyük bir 
  yardımlaşma ile devam etmektedir. ( ağaç, balık, tilki örnekleri..) 
 
  - Rızkı temin etmede hırs sıkıntı ve zahmetin, kanaatlı olmakta rahatın 
  sebebidir. 
 
  - Helal rızk iktidar ve ihtiyar ile ters orantılıdır. 
 
  - Kainat iktisat, temizlik ve israfsızlık esası üzerine kurulmuştur. Ve 
  gerçek iktisat da kamil bir imanın neticesidir. 
 
  - Dünyada insan eli değmese müthiş bir temizlik düzeni vardır. Dünyanın 
  değişik yerlerinde ölen o kadar canlı diğer canlılar tarafından 
  temizlenmektedir ve dünyanın önemli problemlerinden kirlilik problemi 
  olmaksızın gerçekleşmektedir. 
 
  - Kendi dünyasını böylesine bir bilinçle kirleten yalnızca insanoğludur. 
  Kainatın temiz kalması Kuddüs isminin bir tecellisidir. 
 
3. İnsan ve İktisat 
  
  - İnsan sabavetten, gençliğe, oradan ihtiyarlığa, oradan kabre, kabirden 
  haşre, ve haşirden ebede kadar bir yolcudur. Bu yolculuk sırasında ona 
  cismaniyeti cihetiyle hiç bir önem atfedilmezken, vazifesi itibariyle cihan 
  kadar değerlidir. Bu görevi bize bahşeden dünyayı bize hane, ay ve güneşi bir 
  lamba yapan Allah vermiştir. 
 
  - İnsan organik yönünü ilgilendiren ihtiyaçları bir disiplin içerisinde ele 
  alınmalıdır. Ve bu da iktisat ilminin önemli bir konusudur. Çünkü her arzunu 
  bir ihtiyaç olarak kabul edilmesi ve karşılanması mümkün değildir. 
 
  - Ferdin huzursuzluğu ve saadeti ihtiyaç ve bu ihtiyaçların karşılanması 
  arasındaki dengeye bağlıdır. Bu da kişinin hiç bir zorlanmaya tabii olmadığı, 
  insiyatifi elinde tutacağı bir iktisat düşüncesi ile mümkündür.( Kapitalizm ve 
  sosyalimin insana yaklaşımı...) 
 
  - Şu unutulmamalıdır ki insanlar iktisadi faaliyetlerin bir vasıtası değil 
  aksine onların varlık sebebi ve gayesidir. 
 
  - Materyalist düşünce insanı fiziki yapısı ile değerlendirir ve onu alet 
  yapan ve ekonomik yapısı ile değer atfedilen bir varlık olarak görür. 
 
4. Din ve İktisat 
  
  - Mide bir gıda istediği gibi, kalp, ruh, göz, kulak ve ağız gibi latife ve 
  duygularda Rezzak’ı Hakiki'den rızıkların isterler. İhtiyaç ve düşmanları çok 
  olan insanoğlu madden ve manen dayanabileceği ve bütün ihtiyaçlarına karşılık 
  bulabilecek olan bir kuvvete ihtiyaç duyar ki buda imanla temin edilir. 
 
  - İnançsızlık insan için mümkün değildir. Çünkü insanın ruhen, manen, 
  vicdanen, akıl ve fikir yönüyle terakkisini arzulayan ve telkin eden 
  şeriatlerdir. 
 
  - Yunan ahlakçısı Plutaruque, " Dünyayı dolaşınız, duvarsız, edebiyatsız, 
  kanunsuz, servetsiz beldeler bulacaksınız, fakat mabedsiz beldeler 
  bulamayacaksınız. " 
 
  - Ferdin ve toplumun iktisadi hayatında din dengeleyici ve kontrol edici bir 
  vazifeyi yerine getirmektedir. 
 
  - İhtiyaçlar ve imkanlar arasındaki dengeyi israfı yasaklayan, insanı gerçek 
  ve zaruri ihtiyaçları için çalışmaya teşvik eden dindir. 
 
  - Günümüzde daha lüks bir konfor elde etmeye yönelik bir iktisat anlayışı 
  dünyaya hakim olmuştur. 
 
  - İnsanın zaruri olmadığı halde aşırı tüketim isteği bir hastalıktır. Fakat 
  Bediüzzamanın dediği gibi zaruri ihtiyaçları peşine kanaatle koşmakla insan 
  izzetle yaşayacağı rızkı kazanır. 
 
  - İktisadi hayatta din bir kontrolör olarak çalışmalıdır. Buda ibadetin 
  verdiği sorumluluk duygusu ile temin edilebilir. 
 
  - " İbadet dünya ve ahiret saadetlerine vesile olduğu gibi, maaş ve maade, 
  yani dünya işlerini tanzime sebeptir ve şahsi ve nev'i kemalata vasıtadır.
  
 
5. Kültür ve İktisat 
  
  - Kültür milletten çıkmış ve millete has değerler bütünüdür. İktisadi 
  faaliyetler ferdin ve bilhassa fertlerden teşekkül toplumdan ayrı 
  düşünülemeyeceği için iktisat ve toplum bu konuda birbirinden ayrılmaz bir 
  ikilidir. Çünkü hiçbir iktisadi prensip toplumdan soyut bir anlayış 
  çerçevesinde uygulanamaz. 
 
  - Bizler ecnebilerden aldıklarımızı eğer onlar terakkiyata aitse almalıyız, 
  yok eğer sefahate dairse onlar muzırdır. 
 
  - Avrupa Bediüzzamanın ifadeleri çerçevesinde ikidir: Biri İsevilik dini 
  hakikisinden aldığı feyzle ilimleri takip eder, diğeri felsefei tabiyenin 
  seyyiatını mehasin zanneder ve beşeri sefahete ve delalete sevk eder. 
 
  - Bizler iki olan Avrupa’nın birinci kısmı ile dost olmalıyız. Çünkü ilk 
  kısım muzırdır ve milletimize zarar verir. Onlardan alacağımız manevi kültür 
  bizi olumsuz etkileyecektir. Çünkü bir ülkenin kalkınmasında manevi kültür 
  maddi kültürden önce gelir. 
 
  - Bizlerin manevi kültürünü şekillendiren İslamdan uzaklaşmamız nisbetinde 
  gerilemişiz, ona yaklaşmamız nisbetinde ilerlemişizdir. Ve buna tarih 
  şahittir. 
 
  - Kur'an etrafında şekillenen bir fert ve onlardan teşekkül toplumda 
  mücadele yerine kardeşlik duygusu hakim olur. Ve madden hiçbirşeyin 
  yaptıramayacağı yardımlaşma duygusu insanlara hakim olur. Ve böyle bir 
  toplumda İslamiyetin yayılması adına en güzel örneği teşkil edecektir. 
 
  
2. BÖLÜM:
İKTİSAT TARİHİ IŞIĞINDA BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ 
1.İnsanlığın Yaşama Devirleri:
Bediüzzaman insanlığın yaşama devirlerini ' beşerin edvarı hamsesi vardır ' 
diyerek beşe ayırmıştır:
A) Vahşet ve Bedeviyet Devri 
B) Memlükiyet( Kölelik) Devri 
C) Esirlik Devri 
D) Ecir( Ücretlik ) Devri 
E) Malikiyet ve Serbestiyet Devri 
2. Bediüzzamanın Sosyal Hayata Bakışı:
  
  - Bediüzzaman faziletli bir insanın en mühim hareket tarzının tevazu ve 
  mahviyetle hayatı içtimaiye katılması olduğunu söyler. 
 
  - Bir müslümanın sosyal hayat yaşamasının sebebi onun hayatının en büyük 
  vazifelerinden biri olan ' İlayı Kelimatullahın ' ancak sosyal hayat 
  içerisinde yapılabilmesidir. 
 
3. Bediüzzamanın Medeniyete Bakışı:
  
  - Batının gelişmiş medeniyetleri sadece kendilerinin gayretlerinin değil 
  aynı zamanda diğer medeniyetlerden etkilenerek, farklı fikirlerin 
  birleşmesinden faydalanarak ve en önemlisi de İslamın yaydığı fikirlerden 
  yararlanarak fakat onlara karşı husumeti olan Avrupalılara İslamdan alınan 
  unsurları sanki Yunanın eski antikitesinden almış gibi sunmuşlardır. 
 
  - İlerde İslamın kuvvetiyle medeniyetin güzellikleri galip gelecek ve 
  yeryüzü pisliklerden temizlenecek. 
 
  - Medeniyeti hazıra beş menfi esas üzerine inşa edilmiştir: 
 
1.Noktai istinadı kuvvettir. O ise, şe'ni tecavüzdür. 
2.Hedefi kasdı, menfaattir. O ise, şe'ni tezahümdür. 
3.Hayatta düsturu cidaldir. O ise, şe'ni tenazüldür. 
4.Kitleler mabeynindeki rabıtası menfi milliyetçiliktir. O ise, şe'ni müthiş 
bir tesadümdür. 
5.Cazibedar hizmeti, heva ve hevesi tatmindir. O heva ise, insanın meshi 
manevisine sebep olur. 
4. Kapitalizm:
  
  - Hürriyet esastır. Fakat böyle bir ortamda fazla kazanma hergün daha fazla 
  kazanma arzusu meşru sınırlar içerisinde tutulamamıştır, ve bunu sağlayacak 
  müessese ve müeyyide yoktur. 
 
  - Kapitalizm kontrolsüz kazanma enerjisi, yoldan çıkmış kötü fırsatlar ve 
  israf edilen bir hayat olarak tanımlanabilir. 
 
  - İşçilere tanınan grev hakkı ve diğer sosyal güvenlik imkanları sosyalizmin 
  kapitalizme tesirleridir. 
 
  - Kapitalizmin bu hale gelmesinde Batı medeniyetinin kültürünün büyük 
  tesirleri vardır. ( Medeniyeti hâzıranın dayandığı ilkeler .. ) 
 
  - Batının bu menfi ilkelere dayanması neticesi saadeti elinden alınmıştır. 
  Çünkü Batıda işçilerin olanca güçleriyle çalışmalarına karşı patronları çok 
  büyük miktarda para kazanmakta fakat bunun sebebi işçi emeğinin karşılığı 
  olarak çok az kazanmaktadır. Buda iki tabaka arasında uçurum ve isyanlara 
  sebep olmaktadır. 
 
  - Sınırsız kar ve faiz sistemi kapitalizmin en büyük handikaplarındandır. Ve 
  Hıristiyanlık dini insanların dünya yaşamlarını düzenleme adına kurallar 
  vazetmediği ve etkili olmadığı için tabakalar arası uçurumlar büyümekte 
  insanlar dış ve iç dengelerini kuramamaktadırlar. 
 
  - Kapitalizmin başkenti Washington aynı zamanda sefaletin, açlığın ve 
  yoksulluğun da başkentidir. 
 
  - Ayrıca kapitalizm insanın sadece maddi yönünü ele alır ve onu kar amaçlı 
  bir makina gibi görür. 
 
5. Sosyalizm ve Komünizm:
  
  - Marksistlere göre sosyalizm komünizme geçişte yaşanması gerekli bir 
  basamaktır. 
 
  - İlk tohumları Fransız İhtilaliyle atılmış olan sosyalizm vatan ve 
  mukaddesatı tahrip ederek komünizm ve anarşiye sebebiyet verecektir. 
 
  - Sosyalizmin hakim olduğu ülkeler zulmün, baskının hakim olduğu ve 
  medeniyet ve istiklaline sahip olmayan milletler olacaklardır. 
 
  - Kapitalizmin zaaf noktası olan üretimde başarı fakat dağıtımda 
  başarısızlık noktasından hareketle ortaya çıkan sosyalizm kar ve özel menfaat 
  sağlamayı düşünmeyen, kamu yararını esas alan bir sistemdir. 
 
6. İslamın Üstünlüğü 
  
  - The Economist, ' ait olma duygusundan mahrum insanların daha acımasız 
  olduğunu ve bununda ilerleme için gerekli olan ferdiyetçi girişimi yıkmakta 
  olduğunu söylemektedir. Ve onu olumu manada yönlendirebilecek güç Allah inancı 
  olabilir diyor .' 
 
  - Batının yeniden yolunu bulması İslam sayesinde olacaktır. 
 
  - Üstad hazretleri kapitalizm ve sosyalizm hakkında biri necisir, diğeri 
  encestir. Tahiri mutlak yalnız desatiri İslamdır der. 
 
  - Kapitalizm ve sosyalizm hayatı iktisadi faaliyetlerden ayrı olarak 
  değerlendirir. İslamda ise vahdet prensibi vardır. O dualistir. Yani hem dünya 
  hemde ahireti hedef alır. 
 
  - Kapitalizm üretim ve tüketim dengesini kuramadı, ve denge üretimin artması 
  ama tüketimin dengesiz olmasına sebep olacak şekilde kaydı. Sosyalizmde ise 
  insanın teşebbüs özgürlüğünü kısıtlamış ve üretimde dengeyi sağlayamamıştı. 
  Sosyalizm tüketimde de zorlayıcı bir eşitlik sağlamıştır. 
 
  - İslamda fert iktisadi hayatta serbest bırakılmıştır, fakat ahlaki bazı 
  tedbirler onu frenlemiştir. 
 
  - İslamda insan sadece nefsine göre değil Allah’ın arzularına göre hareket 
  edecek, O'nun emir ve yasaklarını takip edecektir. 
 
  - Kapitalizm kar, rant ve faize dayanırken, sosyalizm kar, rant, faiz ve 
  ayrıca mülkiyeti de kaldırmıştır. 
 
  - İslam ise mülkiyet hakkını tabi karşılamış faiz ve aşırı karı 
  yasaklamıştır. İslamda gelir ya bir emek yada bir risk karşılığında elde 
  edilmelidir. 
 
  - Faizle birlikte şans oyunlarının da İslamda yeri yoktur. Kazanç güç sarfı 
  ile olacak, alın teri ile olacak ve emek karşılığında olacaktır. 
 
  - İslam lüks ve israfı yasaklamıştır. Çünkü modern iktisadi görüşlerinde 
  kabul ettiği gibi son 20 yıldır topluma hakim olan ' gösteriş tüketimi 
  ' gelişmeyi engelleyen en önemli unsurlardan biridir. 
 
  - Manevi ve ahlaki cephesi ile kültürel ve sosyal gelişmemiş bir toplumu 
  sırf iktisadi cephesini geliştirerek kalkındıramazsınız. 
 
3. BÖLÜM:
BEDİÜZZAMANIN İKTİSADİ UNSURLARA BAKIŞI: 
1. İktisadi unsurlar( üretim faktörleri) 
  
  - İktisatta emek, sermaye ve toprak gibi üç ana üretim unsuru vardır. Bazı 
  iktisatçılar bunlara müteşebbisi de ilave ederler. 
 
A. Tabiat(Toprak)
  
  - Toprak enerjisi ile, madenleri ile, bitkileri ile, hayvanları ile, ve 
  kozmik varlıkları ile insanoğlunun üretim yapmasında hammadde rolünü 
  üstlenmiştir. 
 
  - Üretim ister istemez insanı mülk edinmeye sevk eder. 
 
  - Mülk insanların tabiatı paylaşma ve ona sahip olma isteğinden doğmuştur.
  
 
  - Kapitalistlere göre mülk elde eden herkesindir. Sosyalistlere göre mülk 
  toplumun ortak malıdır ve mülkiyet edinme hırsızlıktır. 
 
  - İslama göre ise mülk Allah’ındır. Devlet ve şahısların ise onda itibari 
  bir sahiplikleri vardır. 
 
  - Şu unutulmamalıdır ki, meşru yollardan dahi kazanılmış olsa da zenginin 
  malında fakirin hakkı vardır. Ve onlar bu hakkı vermek zorundadırlar. 
 
  
B. Emek: 
  
  - Toplum hayatının hareketli ve işgücünün verimli olması emek potansiyelinin 
  iyi değerlendirilmesine bağlıdır. 
 
  - Toplumda emek ve sermaye arasında bir denge kurulmalıdır. Yani sermaye 
  sahibi emek sahibinin hakkını sonuna kadar gözetmeli, hakkını alnının teri 
  kurumadan vermelidir. Emek sahibide çalışma sorumluluğunu gereği gibi ifade 
  etmelidir. Böylece arada dayanışma hakim olur. 
 
  - Atalet, sıkıntı sefahati, sefahet fakirliği ve bedbahtlığı doğurur. 
 
  - İslama göre insan emek sarfı sırasında yaptığı işten memnun olmalıdır. Ve 
  emeği karşılığı layık olduğu şekilde verilmelidir. 
 
  - İslamda sa'y(emek) asıldır. 
 
  - Efendimiz (sav) insanların kendi el emeğinden daha hayırlı bir gelir 
  kazanmadığını belirtmiştir. 
 
C. Sermaye:
  
  - İnsanlar tarafından üretilmiş ve üretime ayrılmış her çeşit alet, makina, 
  fabrika, bina ve hammaddeler yahut sahibine gelir getiren her çeşit vasıtalara 
  sermaye denir. 
 
  - İslamda sermayenin gayesi toplumun refah dengesinin teminidir. 
 
  - Bediüzzaman servetin zalimlerde toplanmasına karşı olmuştur. 
 
  - Eğer Allah kullarına eşit ve bol rızık verseydi, onlar muhakkak taşkınlık 
  ederlerdi. Ve ayrıca eğer bu gerçekleşseydi bir kısım insan diğerine işçi 
  olmazdı, ve tüm dünyadaki genel maslahatlar kaybolup giderdi 
 
D. Sermayenin Kullanılması: 
  
  - Kapitalizm ve sosyalizm insanlığı siyasi ve iktisadi buhranlara 
  sürüklemiştir. 
 
  - Hayatı içtimaide ben tok olduktan sonra başkası açsa bana ne ve sen çalış 
  ben yiyeyim toplumdaki tüm kargaşanın sebebidir. Bunları idame ettiren faizin 
  devamı ve zekatın terkidir. Bunlara karşı tek çare zekat ve hürmeti ribadır.
  
 
  - J. J. Roussea devletin sağlamlaşması için iki ucun yakınlaştırılması 
  gerektiğini ifade etmiştir. Çünkü birinden zorbalığı kışkırtanlar diğerinden 
  de zorbalar çıkar. 
 
  - İslam iktisatçılarına göre faizin kaldırılması ve zekatın uygulanması 
  mühim bir teşvik unsurudur. Atıl sermayeden pay almakla zekat iddiharı 
  cezalandırır ve yatırımı teşvik eder. 
 
4. BÖLÜM:
MİKRO İKTİSAT VE BEDİÜZZAMAN 
1.Mikro iktisadın yorumu
  
  - Mikro ekonomi bir birimin, bir ferdin, ailenin, firmanın ekonomik davranış 
  ve faaliyetlerini inceler. 
 
  - Mikro iktisadın en küçük ünitesi insandır. İnsan unsuru arzulanan seviyeye 
  gelmeden başarılı bir İktisadi kalkınmadan söz edilemez. 
 
  - İktisadi buhranın temeli mikro iktisat açısından şu dört ana faktörde 
  toplanır: 
 
  - Ferdi iktisadın noksanlığı 
 
  - Kanaatın almayışı 
 
  - Hırs 
 
  - İsraf aşırılığı 
 
A. Ferdi iktisat 
  
  - İslami düşünce ihtiyaçlarla mevcut imkanlar arasında dengenin tesisini ve 
  kontrolünü şahsi iktisadın gerçekleştireceğini söyler. 
 
  - İnsan iktisat üzerine yaşarsa izzetle yaşayacağı rızkı bulur. 
 
  - İktisat ayı zamanda geçim sıkıntısı ve maişet derdinin de devasıdır. 
 
  - İnsanın yaratılıştan medeni bittab olması toplum içerisinde yaşarken 
  birtakım değerlerin tayin ve tesbitini gerektirir. 
 
B. Hırs
  
  - Hırs mahiyeti bakımından tesis ettiği acelecilik duygusu ile teşebbüslerin 
  başarısızlığına sebep olur. 
 
  - Hayatı içtimainin en müthiş marazı hırstır. Eğer malı çok seversen, hırs 
  ile değil belki kanaat ile malı talep et, ta çok gelsin. 
 
  - Müslümanların fakirliğinin sebebi onların dünyayı sevmemesi değil bilakis 
  onların hırsla dünyaya yaklaşmalarıdır. 
 
  - Kanaat duygusunun sınırının aşılması halinde; 
 
  - Birincisi kanaatsizlik, ikincisi haybet ve hasarettir, üçüncüsü ihlası 
  kırmasıdır. 
 
  - Bir insanda hırs ve ihlasın birarada bulunması imkansızdır. 
 
  - Hırs her alanda olduğu gibi iktisatta da dinin kontrolü altında 
  tutulmalıdır. 
 
C. Kanaat
  
  - Helal kazançla iktifa etme, harama ve gayri meşhur yolara girmeme tarzında 
  yorumladığımız kanaat hırsın zıddı bir haslettir. 
 
  - Sebeplere başvurmak neticeye ulaşmak için şart ise de yeterli değildir. 
  Netice Allah’ın takdiriyledir. Fakat insan devamlı bir tekamül gayreti 
  içerisinde olmalı, fakat netice itibariyle kanaatlı olmalıdır. 
 
  - İslam ihtikarı(karaborsa) şiddetle yasaklamıştır. Efendimiz (sav) 40 gün 
  gıda maddelerini piyasaya sürmeyen Allah’tan ve oda Allah’tan uzaklaşır. 
 
D. İsraf
  
  - Ferdin maddi imkanlarını ihtiyaçlarına göre sınırlamaması israfın en 
  belirgin özelliğidir. İsraf lüks ve israf kapısını ve dolayısı ile rüşvet ve 
  suiistimal kapısını kapatır. 
 
  - İsraf kanaatsizliğe, o da çalışma şevkini kırmaya, sonra sürekli şekvaya, 
  ve dolayısı ile ihlasın kırılmasına ve riyaya sebep olur. Böylece izzet 
  kırılır, dilencilik yolu açılır. 
 
  - İsrafın her türlü kötü neticelerini önlemek için insanlar İslami bir 
  şuurla hareket etmeli, kanaat ve rızaya alıştırılmalıdırlar. 
 
  - İsrafın önüne maddi yaptırımlarla geçemezsiniz. Bu ancak dini ve manevi 
  unsurlarla olur. 
 
  - Kur’an’ın dediği gibi yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. 
 
  - Eskiden İslam aç değildi. Refaha bir derece ihtiyaç vardı. Şimdi ise İslam 
  açtır, lezzete ihtiyaç yoktur. 
 
  - Batı diğer ülkelerden aldığı zenginliklerle dünyanın önde gelen ülkeleri 
  arasına girmiştir. Fakat eğer onlar israf ve dengesizlikler içerisinde 
  gömülmeye devam ederlerse, gelişmekte olan ülkeler birleşecek ve zengin 
  ülkeleri bir gün alt edeceklerdir. 
 
  - Sosyalizm israfı zor yoluyla kaldırmayı denemiştir. Liberal düşünceler 
  iktisadi tasarruf yoluyla bu problemi çözmeyi denemişlerdir. Fakat, 
  Bediüzzaman israfın ferdi eğitim yoluyla kaldırılacağını söylemiştir. Çünkü 
  vicdanda makes bulmayan her yaptırım sadece lafta kalmaya mahkumdur. 
 
  - Bir müslümanın parasını nasıl kullanabileceği örneği ... 
 
2. Ekonomik psikoloji 
  
  - Ekonomik faaliyetlerin ilk ve son hedefi insanların ihtiyaçlarını 
  karşılamaktır. Ekonomik faaliyetlerin insan ihtiyacını karşılama hedefi insan 
  psikolojisini gündeme getirmiştir. 
 
  - Servetler insanlar içindir, insanlar servetler için değildirler. Varlık 
  durumları yüksek olan insanların zenginliklerini artırmadan vazgeçmeleri iyi 
  sonuçlar doğuracaktır. 
 
  - İslam iktisadi eşitsizliği zekat, fitre, sadakalarla ortadan kaldırmayı 
  hedeflemiştir. Toplumun kaderini değiştirmede önemli bir rol oynayan değerli 
  kişiler topluma yayılarak fakirliğin önüne geçilebilir. 
 
  - Ekonomik psikoloji değerli insanları fakirliğe çare olarak görür, fakat 
  önemli bir problem daha vardı ki o da bu tip insanların nasıl 
  yetiştirileceğidir. ( Burada hizmetin insan yetiştirme metodunun önemi ortaya 
  çıkıyor.) 
 
3. Neden açlık tehlikesi?
  
  - 18.yüzyılın sonlarında Thomas Malthus demografik gelişimin sonunda 
  insanoğlunun bir açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalacağını ifade etmiştir. 
  Fakat onun toprağı ve teknolojiyi sabit, tarım kesiminde işbölümünü sınırlı 
  kabul etmesi onun bu yanlış görüşe varmasına sebep olmuştur. 
 
  - Teknolojik ve üretimsel gelişmeler 2 asır geçmesine rağmen bu tezi haklı 
  çıkarmamıştır. 
 
  - İslam iktisadı ise Rezzak İsmi Celilinin bir tecellisi olarak kainatta 
  hiçbir varlığın aç kalmayacağını aksine rızkının Allah’ın taahhüdü altında 
  olduğunu bildirir. Fakat insanların açlıktan ölmesi yemek azlığından değil 
  onların alışmış oldukları hayat düzeninden vazgeçmiş olmalarıdır. Yani terki 
  adetten neşet eden hastalıklar ölmelerinin asıl sebebidir. 
 
  - Kaynakların akılcı kullanılması neticesinde dünyamız bir trilyon insanı 
  besleyebilir. 
 
  - Carlyle'ın dediği gibi dünyamız ' bir tarafta iki milyon gömleksiz insan, 
  diğer tarafta iki milyon gömleği nasıl satacağını düşünen insanlardan ' ibaret 
  bir haldedir. 
 
  - İslamın dediği gibi komşusu aç iken tok olmama prensibi sadece fertlere 
  değil aynı zamanda toplumlara da şamil bir sözdür. 
 
4-Ticaret bereketin kaynağıdır
  
  - Bu kainat nedir sualine fenni ticaret cevabının verilmesi yani dünyanın 
  gayet muntazam bir sergi ve çok intizamlı bir pazar ve malları çok sanatlı bir 
  dükkan olması cevabı çok manidardır. 
 
  - Allah insanlara alışverişi helal kılmıştır. 
 
  - İnsanın çok çeşitli letaife sahip olması çok çeşitli meyiller, aruzular 
  meydana getirmiştir. Bu arzu ve ihtiyaçların karşılanması için çok sanatlara 
  ihtiyaç vardır. Bu da sa'y ve mübadele ile yani ticaretle olur. 
 
  - Maverdi kazanç yolarını üçe ayırır; ziraat, sanat ve ticaret 
 
  - Ticaret aynı zamanda eski zamanda olduğu gibi bir tebliğ vasıtası olarak 
  kullanılabilir. 
 
  - Dostluk sadece ticari olsa ticari faaliyet bitince menfaat bittiğin için 
  dostluk da biter. Ama İslam nazarından yaklaşılırsa bu dostluk ticaret bitse 
  de devam eder. 
 
5. Memuriyet
  
  - Üstad herşeyden önce toplumun maddi ve manevi şartlarına ve değerlerine 
  intibak edebilen bir memuriyet modeli tasvir eder. Ve memuriyet ve emirlik ise 
  millete hizmet içindir görüşünü beyan eder. 
 
  - Bir hükümet her memura istidadı nisbetinde, vazifesi derecesinde, hizmeti 
  miktarınca ücret verilmelidir. 
 
  - Şimdilerde hayatın karışık yapısı itibariyle meşverete önem vermeli ve bu 
  müessese ile hayatı devam ettirmeliyiz. Çünkü bir insanın aklı bu kadar çok ve 
  çeşitli işe yetişmez ve yetmez. 
 
  - Yeniliklere intibak edemeyen memurlar tasfiye edileceklerdirler. 
 
  - İktidarların kendine has siyasi bir programları vardır ve bu programın 
  uygulanması ve başarısı bu programla intibak içerisindeki memur kadrolarını 
  gerektirir. 
 
  - İnsanın şahsiyeti ve fıtri özellikleri arasında bir uyum olmalıdır. Yoksa 
  çok noktalarda bu iki şahsiyet arasında muhalefet doğar. Ama eğer ki uyum 
  varsa insanın iki şahsiyeti birbirine yakın olur. 
 
  - Vazifesi hizmetkarlık ve tabiatı çocukluk olanlar büyük rütbelere hakim 
  olunca kibirlenirler. Bu da tesanüdü bozar, işleri bulandırır.
 
 
Memuriyetteki sorumluluk:
1. İnsanın iyi ahlaklı olması işi iyi yapacağı anlamına gelmez. Fakat iyi 
ahlak ayrıca bir tercih unsurudur. Üstadın dediği gibi kamu hizmetinde maneviyat 
unsurundan mahrum insanların bulunması gerçek hamiyeti, adalet ve sadakati 
ortadan kaldırır. 
2. Bir işin görülmesinde asıl olan maharettir. Yani kabiliyettir. Ayyaş olan 
bir adam ayık iken iyi saat tamir edebilir. 
  - Memuriyette işlerin hızlı görülmesi için maharet ön planda tutulmalıdır.
  
 
  - İnsana iş bulmak için memuriyet kadrolarının açılmasına Üstad razı 
  olmamıştır. Çünkü bu kadrolar gizli işsizliği netice verir. 
 
  - Memuriyete sadece hamiyet ve hizmet için girilmelidir. Yoksa yalnız maişet 
  ve menfaat için girmek bir nevi çingeneliktir. 
 
  - Bizlerin geri kalmasında filcümle asker ve filcümle memur olmamız önemli 
  bir etkendir. Yani toplumun büyük kısmı üretken değil aksine tüketicidir. 
 
  - Bediüzzaman tekasüli (tembellik) olan tevekkülden sakınınız, işi 
  birbirinize havale etmeyiniz demiştir. 
 
  - Amire Allah’a isyanın olduğu yerde itaat edilmez. Amirin keyfi emirlerine 
  memur uymamalıdır. 
 
  - İlmin izzetinin korunması için ilim adamları maddi menfaat mülahazasıyla 
  devlet adamlarının ayağına gitmemelidirler. 
 
  - Devlete intisab eden sadece hizmet için girmelidir. 
 
  - Memurların bir özelliğidir ki onlar vazifede tembellikle kanaat edip 
  maaşta kanaat etmezler. Çünkü muhtaç olmayana yapılacak lütuf onu 
  tembelleştirir. 
 
3. BÖLÜM: 
MAKRO İKTİSAT VE BEDİÜZZAMAN 
1. Makro İktisat kavramı 
  
  - İktisadi buhranlar mikro seviyedeki çözüm ve tedbirlerin makro seviyeye 
  yaygınlaştırılmasına bağlıdır. 
 
  - Makro iktisat bir ülkenin sınırları içerisindeki iktisadi ilişkileri 
  inceleyen bilim koludur. 
 
  - Bediüzzaman bilhassa makro iktisadın önemli konularından kalkınma hakkında 
  orijinal fikirlere sahiptir. 
 
2. İktisadi kalkınma ve geri kalmışlık
  
  - Geri kalmışlık problemi ancak iktisadi, sosyal ve düşünce yapısındaki 
  derin değişmeler sonucu çözülebilir. 
 
  - Efendimiz(sav) tebliğ ettiği iman meseleleri dışında maddi ve manevi 
  inkişafı ve medeniyeti İslamiyetin kapısını açan bir sosyal inkişafı temin 
  etmiştir. 
 
Kalkınmanın Şartları:
A. Kalkınmanın coğrafi şartları
  
  - Coğrafyanın çizdiği maddi yapı ülke kalkınmasında son derece önemlidir.
  
 
  - Bediüzzaman Avrupanın kalkınmasında maddi ve manevi sebepleri sıralar:
  
 
  - Manevi sebep tüm Avrupa’nın Hıristiyan olması ve bu sebeple birbirlerine 
  bağlı olmaları, işsizlere devletin yardımının bittiği yerde kiliselerin yardım 
  etmesidir. 
 
  - Avrupa’nın maddi kalkınmasına gelince, Avrupa’nın dar, güzel, demir 
  madeninin bol olması gelişmedeki önemli etkenlerdendir. Bu maddi sebepleri 
  şöyle sıralayabiliriz: 
 
1.Avrupanın hammadde zengini olması
2.Kara, deniz ve nehir ulaşımının oldukça iyi olması
3.Nüfusun toprağa nispeten yoğun olması kaynakların daha verimli 
değerlendirilmesini gerektirmiştir.
4.Üretim tüketimi aşmıştır.
5.Üretim sebebi ile devletlerarası rekabet artmış buda milletlerarası 
rekabeti artırmıştır.
B. Kalkınmanın siyasi şartları
1. Kalkınma engelleri ve çareleri
1.İslam aleminin geri kalmasında şu sebepler önemli etkendir: 
  - İslamın siyasi prensiplerine uymamak. 
 
  - Siyasi hayatta istismarcılığın yer bulması. 
 
  - Kifayetsiz alimlerin taassuplara saplanması. 
 
  - Avrupanın iyilikleri yerine menfi yönlerinin alınması. 
 
  - İslam aleminin uğradığı sömürgecilik. 
 
2. Bunlara karşılık 
  - Çoğalan ihtiyaçları karşılayacak yetişkin bir kadro lazımdır. 
 
  - Meseleler meclislerde karara bağlanmalıdır. 
 
  - Fikir hürriyeti kalkınma kararlarında teminatçı ve hakim rolünü 
  oynamalıdır. 
 
2. Kalkınmada idareci rolü
  
  - İdareciler ideal bir ruh yapısına ve çalışma disiplinine sahip 
  olmalıdırlar. 
 
  - Osmanlının son zamanlardaki geri kalmışlığının sebebi kifayetsiz 
  idarecilerdir. 
 
  - Her milletin manevi bir havuzu ve o havuzda bulunan manevi bir hazinesi 
  vardır. Yetersiz idareciler o havuzda ve manevi hazinede delikler açarlar ve 
  ülkeyi felaketlere sürükleyebilirler. 
 
  - Bediüzzaman komşu devletlerin küçüklüğüne rağmen bizden önde olmasını 
  idarecilerin tutum ve davranışları ile açıklamıştır. 
 
3. Kalkınmada metod tercihi ve esasları
  
  - Bizler Japonlar gibi medeniyetlerin mehasinlerini almalı ve kendimize 
  uydurmalıyız, aynı zamanda maye-i bekamız olan milli adetlerimizi korumalıyız. 
  Eğer onları terk edersek milletimiz ihtiyarlar. 
 
  - Türk milletinin dini inanışları milli inanışları ile bütündür. Ve ayrımı 
  kabil değildir. 
 
  - Japonya’nın kalkınmasında etkili unsurlar: 
 
1.Japonya önce manevi bir kalkınma ile işe başlamıştır. Fertlerin milliyetçi 
ve maneviyatçı hisleri teşvik edilmiştir.
2.Sermaye birikimi devlet vasıtası ile olmuştur.
3.Toprağı daha iyi işlemek gayesi ile arazi reformu yapılmış hemde vergiler 
daha düzenli bir hale gelmiştir.
4.Ama Japonya’nın kalkınmasında esas unsur çalışkan, kanaatkar, disiplinli, 
makul ahenkli, aşırılıklardan uzak bir hayat tarzını benimsemiş olması 
yatmaktadır.
  - Türklerin askeri ve idari işlerle meşgul olup ticareti sekteye 
  uğratmaları, ihmal etmelerinin faturasını ağır ödemişlerdir. 
 
C. Kalkınmanın iktisadi şartları
1.Çalışma hayatının esasları
  
  - Toplumun kalkınması için hayatı tanzim edecek ve ekonomik hayatı 
  güçlendirecek tedbirler alınmalıdır. Bunlar;
 
 
A. Mesailerin tanzimi
  
  - İlerleme adına yapılacak hamleler ancak planlı bir şekilde olursa verimli 
  olur. 
 
  - Müslüman milletlerin maddi kalkınmada birbirlerine sahip oldukları 
  üstünlükleri iyi kullanarak yardımcı olmalıdırlar. Çünkü hiçbir müslüman 
  millet tek başına kısa vadede kalkınmayı gerçekleştiremez. 
 
  - İşler birbirini tamamlayacak şekilde yürütülmeli, harice muhtaç olmama 
  prensibi olmalı, bazı sahalarda ihtiyacı aşan yatırımlara yer verilmemelidir.
  
 
B. Taksimü'l amal(ihtisaslaşma)
  
  - İş bölümü başarını anahtarıdır. Bu kaideye uyulmadığı için fen ve sanat 
  alanında istidatların inkişafı engellenmiştir. 
 
  - Bir şahısın çok fenlerde mütehassıs olması beklenilemez. 
 
  - Sanattaki ihtisas dayanışmayı, faydayı ve üretimi artırmak gibi faydalara 
  sahiptir. 
 
  - İğneci örneği... 
 
  - Tek bir alanda mütehassıslaşma makinalaşmayı ve tasarrufu getirir. 
 
  - Umuma el atmak, umumu terk etmektir. 
 
C. Emniyetin tesisi
  
  - Piyasadaki güvensizlik ortamı insanların tasarruflarını değerlendirmesini 
  engeller ve faizci kuruluşlara kaymasına neden olur. 
 
  - Vadeli, taksitli, veresiye satışların arttığı günümüzde ticarette güven 
  çok önemlidir. 
 
  - İslamın esaslarında sıdk aynı zamanda terakkiyatın da temelini oluşturur.
 
  
D. Teavün düsturunun tahlili
  
  - Sosyal bir varlık olan insan hemcinsleri ile ilişki kurmak zorundadır. 
  Onlara ihtiyacı vardır. 
 
  - Toplumsal dayanışma fertle fert, fertle devlet, müesseseler ile devlet ve 
  devletler arasında olur. 
 
  - Mesailerin tanzimi, taksimü'l amal, emniyetin tesisi ve teavün dinin 
  evamiri kudsiyesiyle ve takva ve salabeti diniye ile olur.
 
 
2. Emeğin Değerlendirilmesi
  
  - Çalışarak emeğini değerlendireni Allah sever. 
 
  - Tembelane tevekkül değil dünyanın ahiretin tarlası olduğu bilinerek 
  çalışılmalı ve netice itibariyle Allah’a itimat edilmeli ve bu yolla tevekkül 
  edilmelidir. 
 
  - Bizler Avrupanın uzun yıllarda aldığı mesafeyi onları taklit ederek kısa 
  zamanda alabiliriz. 
 
  - Emek üretici olamayan ve topluma faydalı olmayan yerlerde harcanmamalıdır.
  
 
  - Gizli işsizliğe netice veren imaret(memuriyet) temayülü kırılmalıdır. 
 
  - Kısaca emek cahilliğin ve fakirliğin izalesi için fen ve sanat alanlarında 
  kullanılmalıdır. Emek üretici fonksiyonunu icra edebilmelidir. 
 
3. Şirketleşme
  
  - Birden fazla kişinin sermaye ve emek birleştirmesine şirket denir. 
 
  - Teavün birliği kuvvetlendirir, teşarük eseri azimleştirir. 
 
  - Sermayelerin birleşmesi işletme giderlerini azaltır ve sermaye ve emeği 
  daha verimi hale getirir. 
 
D. Kalkınmanın Manevi Şartlar
1. Kalkınmada Dinin Rolü
  
  - Ekonomik hayatta ahlak faktörünün ihmal edilmesi itimatsızlık, hile ve 
  yalan gibi duygularla menfaat duygusunun gelişmesine sebep olur. 
 
  - Din hayatın her safhasında birleştirici rolü oynar. 
 
  - Şu bir gerçektir ki müslümanlar dine yaklaştıkları ölçüde terakki etmiş, 
  uzaklaştıkları ölçüde gerilemişlerdir. 
 
  - Bazılarını dediği gibi dini zühd ve terki dünya dini bir telkini değildir. 
  Aksine insanların onu yanlış anlamalarından dolayıdır. 
 
  - İslam havastan ziyade avamın tahassüngâhı olmuştur. Zekat ve sadaka ile 
  havassı avamın üstünde müstebid yapmamış, aksine fakirleri zenginler eliyle 
  kollamıştır. 
 
  - Kalkınma ve ilerlemenin buharı din olacaktır. 
 
2. Kalkınmada Psikolojik Ve Manevi Şartlar
Bediüzzaman kalkınmaya engel teşkil eden unsurları şöyle sıralar;
1.Yesin yayılması.
2.Sıdkın ölmesi.
3.Adavete muhabbet edilmesi.
4.Müslümanları birbirlerine bağlayan manevi bağların bilinmemesi.
5.İstibdat arzularının yayılması.
6.Himetin şahsi menfaate hasredilmesi.
·Bunlara karşılık ;
1.Emel.
2.Ye'sin öldürülmesi.
3.Sıdk.
4.Muhabbete muhabbet, husumete husumet.
5.Himmeti millet olmak.
6.Meşvereti şeriyye. 
·İnsan davranışları da aynı zamanda geri kalmışlığın bir sebebidir; ki bu 
davranışları şöyle sıralayabiliriz:
1.Ümitsizliğe kapılmak.
2.Kendini üstün göreme hastalığı.
3.Ferdi düşünme ve başkasını düşünmeme.
4.Başkalarını tembelliğini kendine mazeret gösterme.
5.İşi başkasına bırakma hastalığı.
6.Rahatını fazla düşünme.
7.Allahın vazifesine karışma.
a. Emel
  
  - Ümitsizlikten kurtulmak için emele sarılmalıdır. Çünkü ümitsizlik mani-i 
  herkemaldir. 
 
b. Menfi rekabetin kaldırılması
  
  - Herkes aynı Allah’a iman etmiş ve bu imanla fedakarlık ve gayret 
  içerisinde olmalı. Hırsa girmemelidir. 
 
c. Çalışmada merhalelere dikkat etme ve sabırlı olma ihtiyacı
  
  - İş icabına riayet edilmeli ve sonuçta acelecilik edilmemelidir. Vermeden 
  almak olmaz, ve sonuçlara kısa vadede ulaşamayabiliriz. 
 
d. Kollektif çalışma şuuru 
  
  - Her fert toplumda yaşadığı için sosyal yaşama şuurunu muhafaza etmeli ve 
  ortak faaliyetlere girmelidir. 
 
e. Havaleciliğin terk edilmesi 
  
  - Kendine güvensizliğin emaresi olan işleri başkalarına havale toplum 
  hayatını en büyük yaralarındandır. 
 
  - Havalecilik çalışma şevkini kırar ve insanı atıl hale getirir. 
 
  
f. Rahat meylini terk etmek
  
  - Toplumda fakirliğin ve sefaletin sebeplerinden biride meylü'r-rahattır.
  
 
  - Atalet neticesi sıkıntı hasıl olur ve o da insanı sefahate atar. Sefahatte 
  medeniyetleri yıkıma götürür. 
 
  - Yaratılış itibariyle hareketli ve heyecanlı olan insan gerçek rahatı 
  çalışma ve emeğini meşru yollarda harcamakta bulur. 
 
g. Doğruluk 
  
  - Kafir ve münafıkları müslümanlardan ayıran sıdktır. 
 
  - Bediüzzaman kendisine kalkınmanın ilk ve en önde gelen sebebi nedir diye 
  sorulunca 'sıdk ' demiştir. 
 
  - İnsanı madden ve manen kuşatan bir dünya görüşü toplum kalkınmasında ve 
  insan saadetinin sağlanmasında en önemli bir esastır. Buda İslamın bünyesinde 
  mükemmel haliyle mevcuttur. 
 
3. Hürriyet ve kalkınma 
  
  - İnsanın maddi ve manevi ihtiyaçları ve özellikleri hürriyetçi bir özellik 
  taşır. 
 
  - İnsanlarda daima bir tekamül ve terakkiyat meyli vardır. Ve hakikatlerde 
  ruhun hürlüğü içerisinde ve hürriyet vasıtası ile gerçekleşir. 
 
  - Makine-ı hayatın buharı hürriyettir. 
 
  - Hürriyet kanuna itaat etmek, onun yap dediğini yapmak ve yapma dediğini 
  yapmamaktır. 
 
  - Fertler hürriyetlerini kullanırken meşruluk sınırı içerisinde kalmaya 
  mecburdurlar. 
 
  - Hürriyetin şeni ne nefsine ne de gayrısına zarar dokunmamaktır. 
 
  - Hürriyet adına herşeyin yapılması duygu ve kötü alışkanlıklara köle 
  olmamaktır. 
 
  - Hürriyeti mutlak vahşeti mutlaktır, belki hayvanlıktır. Tahdidi hürriyet 
  dahi insaniyet nokta-i nazarında zaruridir. 
 
  - Hürriyetler şeriat ile kayıt altına alınabilir. 
 
  - Gerçekte madden ve manen bir olan insan Kur'an tarafından sadece analiz 
  için ayrılır. 
 
  - İslami hürriyet ile ifade edilen hürriyet iki noktada toplanır ve bu 
  hürriyetin kendisinden bekleneni vermesi için şu iki şart olmalıdır; 
 
  
1. Tezellül etmemek
2. Mazlumları zelil etmemek 
·İstibdatçı ve sefih bir medeniyet anlayışına bedeviyet tercih edilir. 
4. Şura Ve Kalkınma
  
  - Asrı saadetteki tatbikatın temelinde cumhuri bir hususiyet olduğundan 
  Bediüzzaman ben dindar bir cumhuriyetçiyim demiştir. 
 
  - Meşrutiyette hakimiyet millettedir, ve mevcudiyeti milleti görmek lazımdır 
  derken Üstad milletin yönetimde kararları yönlendirici bir etkiye sahip olması 
  gerektiğini ifade etmiştir. 
 
  - Üstad şuranın lüzumunu Şura 38 ve Ali İmran 159 'u delil göstererek beyan 
  etmiştir. 
 
  - Şura bizim devleti ömrü ebediyemiz olacak. Milletin bekası ile ibka edecek 
  demiştir Bediüzzaman. 
 
  - Haklı şura neticesinde üç elif yüz onbir olur. On adam hakiki ihlasla bin 
  adam kuvvetinde iş yapar. 
 
  - Üstad 2. Meşrutiyeti ekser milletvekili müslüman olduğu için ve meşverette 
  de karar ekserin olması münasebetiyle desteklemiştir. 
 
5. Hürriyetin Sosyal-Siyasi-Ekonomik Gelişme İle Münasebeti
  
  - Hürriyet insanın fıtraten sahip olduğu özellikleri ortaya çıkarır ve 
  inkişaf için zemin hazırlar. 
 
  - Hürriyetçi rejim sebebi saadet, şevk, insanı hayvanlıktan kurtaran bir 
  vasıta, İslamiyetin bahtını açacak anahtar, devlet ve milletin bekasını 
  sağlayacak bir vasıtadır. 
 
  - Tek kişinin iradesi ile yönetim doğru bile olsa her an kırılmaya elverişli 
  ince bir tel gibidir. 
 
  - Fertler hürriyet yoluyla kendi fikirlerini ifade edilebildiklerini görür, 
  ve böylece yönetim üzerinde hakimiyet sağlandığını görür ve daha aktif bir 
  halde hareket ederler. 
 
  - Yağmurun damlaları gibi ayrı kalan islam çabucak kurumaya ve yokluğa 
  mahkumdur. Ne zaman ki 
 
birlik ve beraberliği temin eder, o zaman kalkınmış olan ülkelerin 
tasullutundan kurtulur.
6. Eğitim Ve Kalkınma 
  
  - İnsanlar fıtraten masumdurlar. Fakat bu fıtri özelliklerin işlenme yolu 
  onları madden ve manen iyi ya da kötü yapar. 
 
  - Toplumlar sadece kanun zoruyla değil aynı zamanda din ve müspet ilimlerin 
  birlikteliği ile işleyen bir eğitim ile uyanır ve gelişir. 
 
  - Bediüzzaman dini ve müspet ilimlerin birlikte okutulmasını arzulamıştır. 
  Çünkü birinin ihmalinden taaasub diğerinin ihmalinden hile ve şüphe tevellüd 
  eder. 
 
  - Hizmet için ortaya çıkmış bazı insanlar tamir ve ıslah yerine yıkmaya 
  çalışmaktadırlar. Bu da şikayetlerin ve aksaklıkların bir sebebidir. 
 
  - İttihat cehil ile değil, fikirlerin imtizacı ile olur. Bu da ilimle 
  sağlanır. 
 
  - Önce ilmin imar edilmesi sonra maddi imarın düşünülmesi gerekir. 
 
  - Cehalet, zaruret ve ihtilaf düşmanına karşı, sanat, marifet, ve ittifak 
  silahıyla cihad etmeliyiz. 
 
  - Batıya gönderilen talebeler dini terbiyeden mahrum gittikleri için bozuk 
  dönmüşlerdir. Üstad buna karşı teknik eğitimin dinin hakim olduğu doğuda 
  yapılmasını arzulamış ve teklif etmiştir. 
 
  - Doğuda medrese açılmalıdır. Çünkü; 
 
1.Medrese adı toplumun nazarında itibar sahibidir. Yapılması gereken 
derslerin müsbet ilimlerle takviyesidir.
2.Bu ilim yuvalarında müsbet ve dinin ilimler beraber okutulmalıdır.
3.Üstad doğuda açılacak bir üniversitenin Ortadoğu’da sulh ve salahın temel 
taşı ve bir kalası olacağını söylemiştir.
  
  - BÖLÜM: 
 
İSLAMDA SOSYAL GÜVENLİK 
1. Sosyal güvenlik kavramı: 
  - Sosyal güvenlik kendi iradeleri dışında tehlikeye maruz kalan insanların 
  bu tehlikelerin zararından kurtarılması garantisi olarak tanımlanabilir. 
 
  - Gerçekten hasta insanın korunması, ihtiyarların korunması, işsiz kalan 
  yetimlerin korunması gibi... 
 
2. İslamda sosyal güvenlik kurumları: 
  
  - Sosyal güvenlik konusunda nihai bir model yoktur. 
 
  - İhtiyaç içerisindeki insanların asgari insan şerefine yaraşır şekilde 
  hayat sürmelerinin sağlanması gerekir. 
 
A. Zekat 
  
  - Sosyal güvenlik alanında en büyük İslam yeniliği zekattır. İslamın köprüsü 
  olan zekat insanları isyanlardan, ihtilallerden, ihtilaflardan meydana gelecek 
  felaketlerin ilacı olan muavenetin tesisinin baş müsebbibidir. 
 
  - Zekatla havas avama merhamet ve ihsan, avamda havassa hürmet ve itaatle 
  bakar. 
 
  - Zekat sırf Allah'a ibadet duygusu içerisinde verilmelidir. 
 
  - Zekat, zekat veya sadaka maksadıyla verilmeli, minnet altında 
  bırakılmamalı, Allah adına verilmeli, ihtiyaç sahiplerine verilmeli, israf 
  olmamalı, fakirleşmek korkusuyla terk edilmemeli, bizzat şahsi maldan 
  verilmelidir. Zekat aynı zamanda ilim, fikir, kuvvet ve çalışma ile de olur.
  
 
  - Zekatı alan ihtiyaç sahibi olmalı, geçimini teminde kullanmalı, sefahatte 
  kullanmamalı, minnet altında kalmamalıdır. 
 
  - Zekatı hür ve zengin, asli ihtiyaçlarından fazla malı olan, nisap 
  miktarına ulaşan ve üzerinden bir yıl geçen her müslüman vermelidir. 
 
  - Zekat fakirlere, miskinlere, sadaka memurlarına, kalpleri islama 
  ısındırılacaklara, kölelere, esirlere, borçlulara, cihad edenlere ve yolculara 
  verilir. 
 
  - Zekat aynı zamanda eğitim kurumlarının da bir gelir kaynağı olabilir. 
 
  - Zekat direk verilebileceği gibi daha düzenli kullanımı için bir 
  organizasyon kurulmalıdır. Çünkü ihtiyacı olmayana verilecek zekat onu tembel 
  eder. 
 
  - Zekat zengin ve fakir arasında denge kurar. Hayatın hayatı iman olduğu 
  gibi, sosyal hayatın ruhuda zekattır. 
 
  - Zekat verimi artırır, milli geliri yeniden sosyal adalet yönünde dağıtır, 
  zaruri ihtiyaç teminini alışkanlık haline getirir, kaynak dağılımını düzenler, 
  atıl geliri azaltır, yatırımı artırır, toplam talebi artırır. 
 
Menfi Gelir Vergisi: 
  
  - ABD de sosyal güvenlik alanında yenilerde ortaya çıkan bir kavramdır. 
 
  - Bir asgari gelir seviyesi belirlenmekte, bu çizginin üstünde olanlar 
  devlete, altında olanlara da devlet vergi geliri ödemektedir. Böylece ihtiyaç 
  sahiplerinin ihtiyaçları giderilmiş olur. 
 
B. FAİZ: 
  
  - İhtiyaç içerisinde olanları yatırım yapacak olanlar, borç paraya ihtiyaç 
  duyarlar ve faizle para alırlar. 
 
  - Faiz İslam devletini tesisinde tedricen kaldırılmıştır. İlk Rum 39, sonra 
  Nisa 160, Ali İmran 130, ve son olarakta Bakara 275 ile faiz tamamen 
  kaldırılmıştır. 
 
  - Faiz buhranı hem başlatır hem de şiddetlendirir. 
 
  - Faiz muhtaç olan insanın borç aldığına kin ve haset duymasına sebep olur. 
  Ve faiz sen çalış ben yiyeyim anlayışını körükler. Aynı zamanda faiz alanı da 
  meşru olmayan yollara sürükler. 
 
  - Alemdeki kavga kapısını kapamak için faizi kaldırmalıyız. Çünkü faiz 
  yiyenler ahlaki vasıflardan uzaklaşırlar, ve onlarda fazilet duygusu aramayız.
  
 
  - Beşer Kur’an’ın faizi yasaklaması emrini dinlemedi ve büyük silleler yedi. 
  !929 dünya iktisadi buhranı ve 2. Dünya savaşı bunun örneklerindendir. 
 
  - Şu hali hazır medeniyetin altından faiz taşını çeksek o medeniyet kasrı 
  çökecektir. 
 
  - İslamda karzı hasen vardır ve böylece insanlara ihtiyaç duydukları para 
  faizsiz verilir. Üretimde sermaye kendi kaynaklarının kullandıkları halde 
  sermayesi yetmeyenleri şirketleşmesi kendi faydalarınadır. 
 
  - Günümüzde görüyoruz ki faizsiz hatta düşük faizli ekonomilerde bile 
  istikrarlı bir piyasa oluşur ve üretim artar. 
 
  - İslamda faizsiz bankalar su üç usulle çalışır: 
 
Müşaraka: 
  - İki yada daha çok kişinin karı paylaşmak kaydı ile ortaklık kurmasıdır.
  
 
  - Bankalar ise verdikleri fona karşılık kara muayyen bir nispette ortak 
  olurlar. Ve böylece bir yatırımı desteklemiş olurlar. 
 
  - Kar ve zarar aynı nispette paylaşılır. 
 
Mudaraba:
  
  - Bankalar projenin tüm masraflarını karşılarlar. Müşteri ise sadece işe 
  emek ve ustalığını koyar. 
 
  - Kar önceden iki taraf arasında belirlenen ölçüde paylaştırılır. Zararı 
  banka temin eder. Çünkü müşteri zaten yeterince zarar görmüştür. 
 
  - Kötüye kullanmaya karşılık bankalar projeleri iyice etüd eder, inceler, ve 
  ayrıca müşteriden ayrıntılı hesap ister. 
 
Murabaha: 
  - Bu bir satış türüdür. Satıcı maliyetini bildiri, ve bu maliyet üzerine 
  anlaştığı miktarda kar koyar. Faizsiz kurumlar bu yolla direkt ticaretle 
  uğraşırlar. 
 
  - Faizsiz bankalar ayrıca sosyal yardım fonları ve zekat sandığı tesis 
  ederler. Böylece ihtiyarlar, darda kalanlara, talebelere, evlenecek olanlara, 
  faizsiz ve yeri, ne göre karşılıksız para temin edilir. 
 
  
  - BÖLÜM:
 
 
DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER
1. Konuya genel bir bakış: 
  - Ülkeler arası ilişkiler sadece iktisadi, ekonomik, siyasi sebeplerle 
  açıklanamaz. Türkiye’nin AB'ye alınmamasının en büyük nedenlerinden biri 
  dinimiz İslamdır. 
 
  - Bir devletin dışa bağımlılığı üretemediği ihtiyaç malları oranında artar. 
  Üstadın da dediği gibi devletler arası ilişkiler siyasetten çok ideolojik 
  olmaya başlamıştır. 
 
  - İslam ülkelerinin siyasi bağımsızlıkların rağmen ciddi bir işbirliği 
  yapmazlarsa gerçek bağımsızlıklarına kavuşamazlar. 
 
2. Bediüzzamanın Batı ile ilişkilere bakışı:
  
  - Bizler Batının müsbet yönü ile ilim ve irfanına talip olarak işbirliği 
  yapmalıyız. Çünkü tariki gayrı meşru ile bir masadı takip eden maksudunun 
  zıddıyla ceza görür. 
 
  - Batı ile asgari müştereklerde birleşmeli onlarla ekonomik ve siyasi 
  işbirliğine gidilmelidir. Bizim onlardan müslüman olan bir sıfatı yada 
  güzelliği almamızda bir mahsur yoktur. 
 
3. İslam dünyasını durumu:
  
  - Tiflis’te Bediüzzaman ve polis arasındaki konuşma... 
 
  - Bediüzzaman ben islam alemine intizamı bozulmuş bir meclis nazarıyla 
  bakıyorum der. İstikbalde İslamiyetin kuvvetiyle medeniyetin güzellikleri 
  zemin yüzünü pisliklerden temizleyecektir. 
 
4. İslam ortak pazarı 
  
  - Her ne kadar müslüman ülkeler arasında bazı birliktelikler olsada bunlar 
  yeterli değildir. Özellikle de yaptırım güçleri fazla olmasında rağmen bu gücü 
  kullanamamaktalar. 
 
  - Kaliteli üretim müslümanların Batı sultasında kurtulmasının tek 
  anahtarıdır. 
 
  - Müslümanlar 
 
1. Güçlü dev ekonomik birliktelikler kurmalı 
2. Herbir ülkede ekonomik etkinliği ve sosyal refahı sağlayacak yapısal 
dönüşümler yapılmalıdır. 
5. İslam Birliği (İttihadı İslam ) 
  
  - Müslümanların birlik ve beraberliğini zaruret, incizap, temayül, tecarüp, 
  tecavüp, ve tevatür sağlayacaktır. 
 
  - Allah için sevin düsturu İslam milletlerini birbirine bağlayacaktır. Ve 
  İslam ülkelerindeki iktidarlar birbirlerinin teveccühlerini kazandıracak 
  icraatlar yapmalıdırlar. 
 
  - Hacc İslam birliğinin tesis edilmesinde önemli bir vasıta olarak 
  kullanılmalıdır. 
 
  - Değişik vasıtalarla birliği sağlanmış İslam milletleri bir ABD gibi 
  olacaktır. Ve böylece insan potansiyeli açısından bakir bir güç İslam 
  kardeşliği çerçevesinde birleşirse ve organize olursa dünya dengeleri İslam 
  devletleri adına altüst olur.